İnsanoğlu neredeyse her çağda enerjiye sahip olmaya çalışmış ve enerji sayesinde refah toplumu olmaya ilerlemiştir. Refah toplumu olmayla beraber ise tüketim toplumu olma yolunda hızlı adımlarla ilerlemiştir. Bu da enerjiye hükmetme ihtiyacını getirmiş ve sömürgeler, savaşlar gerçeğiyle karşı karşıya kalmıştır.
Refah toplumu olma sürecinde en başta, sanayi devrimi ile başlayan süreçte nüfus ve buna bağlı enerji ihtiyacı artmaya devam etmiştir. Dünya, çok önemli enerji ve enerji ile ilişkili çevre problemleri ile karşı karşıya kalmaya başlamıştır. Özellikle sanayi, konut ve ulaştırma gibi sektörlerde kullanılan, ülkelerin ekonomik kalkınmalarının hızlanması, sağlıklı gelişim ve temel insan ihtiyaçlarının karşılanması için vazgeçilmez olan enerji; üretim, taşınma ve tüketim esnasında ciddi çevre sorunlarına yol açmaktadır.
Dünyada yaşanan petrol krizlerinden sonra enerjide arz güvenliği sorunu ortaya çıkmış, yeni enerji kaynağı arayışları hızlanmıştır. Sonrasında çevre kirliliği konusunda giderek artan bir duyarlılığın başlamasıyla yenilenebilir enerji kaynakları enerji tablosundaki yerini almaya başlamıştır. Çevre kirliliğin yanında, atmosfere verilen karbon bileşenlerinin sera etkisi yaratarak yeryüzü ikliminde değişmelere neden olması ve asit yağmurları gibi küresel çevre sorunlarında fosil kökenli enerji kaynaklarının kullanımının oynadığı rolün anlaşılması sonucunda temiz enerji kaynakları olan yenilenebilir enerji kaynakları giderek daha fazla destek görmeye başlamıştır. Toplumlar için, çevre gibi yaşamsal öğelerden enerjinin, uygarlığın gelişim süreci içinde belirleyici bir etkisi olduğu söylenebilir. Enerji üretiminin hangi kaynaktan yapılırsa yapılsın ve hangi yöntem izlenirse izlensin çevreye bir etkisi olmaktadır. Enerjinin geri dönülmez çevresel tahribata yol açmadan, ekolojik dengeyi bozmadan ve kuşaklararası adalet anlayışına uygun bir biçimde kullanımı hedeflerini içeren “sürdürülebilir enerji” kavramını uluslararası toplumun benimsediği ortak bir politika ilkesi olarak nitelendirmek mümkündür.
Enerjide büyük ölçüde dışa bağımlı olan Türkiye için de yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanma yaşamsal önem arz etmektedir. Bununla birlikte, ülkemizde oldukça önemli potansiyele sahip olan hidrolik, güneş, rüzgar, jeotermal ve biyokütle enerjisinden sadece hidrolik enerji önemli bir kullanıma sahiptir. Başta rüzgar enerjisi olmak üzere diğer yenilenebilir enerji kaynakları ise son yıllarda tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ön plana çıkarılmaya başlanmıştır. Enerji; sürdürülebilir kalkınma ile ilgili çalışmaların kapsamında yer alan önemli konulardan biri olmuş ve insanlığın ihtiyacı olan enerji tüketiminin ekonomik ve çevreye zarar verilmeden sağlanması amacı öne çıkmıştır. Bu bağlamda, sürdürülebilir enerji kavramı; tüm birincil enerji kaynaklarından yapılan enerji üretiminin yüksek verimle ve temiz teknolojilerle gerçekleştirilmesini, fosil yakıtların çevre dostu yeni teknolojilerle değerlendirilmesini, fosil kaynakların yerine olabildiğince yenilenebilir enerji kaynaklarının yerleştirilmesini kapsayan ve bunu ekonomik büyüme ile bütünleştiren bir kavram olarak tanımlanmaktadır.
Yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak enerji üretmek, sadece ekonomik anlamda fosil yakıtlardan enerji üretmeye göre daha maliyetlidir. Diğer yandan, teknolojik gelişmeler de son yıllarda maliyetlerin azalmasına yardımcı olmuştur. Ayrıca, ilerleyen yıllarda maliyetlerin daha da düşeceği tahmin edilmektedir. Gelecekte yenilenebilir enerjinin hayatımızda daha fazla göreceğimizi söyleyebilirim. Bu da çocuklarımıza daha temiz bir dünya sunmak anlamına gelecektir.
Kaynak: İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:19 Sayı:39