Anadolu Feneri
Cumartesi, Ekim 11, 2025
Sonuç Yok
Tüm Sonucu Görüntüle
  • Anasayfa
  • Yazarlar
    • Anadolu Feneri
    • Abdullah Türkalp Ulucutsoy
    • Araştırmacı ve Yazar Atilla Bayraklı
    • Araştırmacı ve Yazar A. Kaan Köker
    • A. Celal Aşkaroğlu
    • E. Dz. P. Alb. Aziz Doğan
    • Bülent Güven
    • Dr. Cem Erdoğan
    • Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı
    • Sosyolog Gürsel Aktaş
    • Prof. Dr. İlyas Karabıyık
    • Av. Murat Gökdemir
    • Araştırmacı ve Yazar Metehan Uzuner
    • Prof. Dr. Necati Çiftçi
    • Serhat Özeren
    • Araştırmacı ve Yazar Salih Doğan
    • Dr. Süha Tuna
  • Gündem
  • Siyaset ve Dünya
  • Ekonomi ve Hukuk
  • Tarih ve Kültür
  • Edebiyat ve Sanat
  • Teknoloji
  • Sağlık ve Yaşam
  • Kişisel Gelişim
  • İletişim
    • Hakkımızda
    • Gizlilik Politikası
    • Çerez Politikası
    • Kullanım Şartları
  • Anasayfa
  • Yazarlar
    • Anadolu Feneri
    • Abdullah Türkalp Ulucutsoy
    • Araştırmacı ve Yazar Atilla Bayraklı
    • Araştırmacı ve Yazar A. Kaan Köker
    • A. Celal Aşkaroğlu
    • E. Dz. P. Alb. Aziz Doğan
    • Bülent Güven
    • Dr. Cem Erdoğan
    • Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı
    • Sosyolog Gürsel Aktaş
    • Prof. Dr. İlyas Karabıyık
    • Av. Murat Gökdemir
    • Araştırmacı ve Yazar Metehan Uzuner
    • Prof. Dr. Necati Çiftçi
    • Serhat Özeren
    • Araştırmacı ve Yazar Salih Doğan
    • Dr. Süha Tuna
  • Gündem
  • Siyaset ve Dünya
  • Ekonomi ve Hukuk
  • Tarih ve Kültür
  • Edebiyat ve Sanat
  • Teknoloji
  • Sağlık ve Yaşam
  • Kişisel Gelişim
  • İletişim
    • Hakkımızda
    • Gizlilik Politikası
    • Çerez Politikası
    • Kullanım Şartları
Sonuç Yok
Tüm Sonucu Görüntüle
Anadolu Feneri
Sonuç Yok
Tüm Sonucu Görüntüle
Anasayfa Zeynep Sene

Jules Verne Trabzon’da

İle Anadolu Feneri
28/10/2022
İçinde Edebiyat ve Sanat, Zeynep Sene
Okuma zamanı: 7 Dakika Okuma Süresi
0 0
A A
0
Jules Verne Trabzon’da

Jules Gabriel Verne, nam-ı diğer “Bilim Falcısı “ 8 Şubat 1828 – 24 Mart 1905 tarihleri arasında yaşamış olan bir yazar ve gezgin. Eserlerinde ayrıntılarıyla tarif ettiği buluşlar ve makineler o yıllarda henüz var olmayan ancak  ilerleyen zamanda icat edilecek bir çok şeyin esin kaynağı olduğu  için kendisine “Bilim Falcısı “ adı takılmış.

Dünyanın Merkezine Yolculuk, Deniz Altında 20000 Fersah, 80 Günde Devri Alem gibi kitaplarıyla bilinir ve  bilimkurgunun kurucuları arasında gösterilir. 1886 yılında elektrikle çalışan ilk denizaltıya verilen Nautilus ismi Deniz Altında 20000 Fersah’ı okuyanlar için sürpriz değildir elbette.. Verne’in Büyük büyük torunu 20. Yüzyılda Paris‘in elle yazılmış metnini bir kasada buldu ve eser 1994’te basıldı1863’te yazılan roman inanılmaz bir öngörü ile bugünü anlatmış : Gökdelenler ve yüksek hızda giden trenler var ancak mutlu olmayı başaramayan bir kahraman da var. Başvurduğu yayıncı o  dönem için hikayeyi fazla kötümser bulmuş ve yayınlamamış. Ancak bugün  yüksek  gökdelenler ve hızlı trenler arasında biz biliyoruz ki Verne gerçek bir Bilim Falcısı…

Verne’e ait bir çok eser filme alındı.

Babası  zengin bir avukat olan Pierre Verne  annesi ise Sophie Henriette Allotte de la Fuye’dir. Beş çocuğun en büyüğü olan Verne  deniz  ve macera tutkusu ile doludur. Ancak  hayat o yıllarda da zorunluluklar ve geleneksellikle bezeli olduğundan  1846’da babasının mesleğini devam ettirmek için avukatlık eğitimi görmek üzere Paris’e gider. Diplomasını alır almasına ancak tanıştığı ve içindeki  kuvvetli eğilimi körükleyen eserler veren  Victor Hugo, Alexandre Dumas  gibi isimlerin etkisi ile edebiyata meyleder.1850’li yıllarda tiyatro oyunu yazmak , tiyatrolarda çalışmak  geçimini sağlayan yollar olur zira  avukatlık yapmamasına kızan babası  ona maddi destek vermeyi  kesmiştir. O yıllarda  Edgar Allan Poe eserlerini okuyunca büyük bir hayranlığı oluşan Verne’in eserlerinde Poe etkisi  rahatlıkla görülebilir.

1857’de iki kız çocuğu sahibi olan Honorine de Viane More  ile evlenen Verne, borsa simsarlığı yapsa da , gezilerine ve devam eden yazı çalışmalarına ara vermedi.5 Ağustos 1861’de  oğlu Michel dünyaya geldi.

Verne’in öğrenme tutkusu sonu olmayan keyifli bir yol gibi hep devam etti. Gerçeklerle tanıştıkça hayal dünyası  genişledi. Her gün onlarca gazete ve dergi okumaya, yaşamı  “dünü ve yarını “ ile takip etmeye devam etti. Coğrafya ve bilim, tanıştığı insanlardan edindiği bilgiler daha sonra yazacağı romanların temellerini oluşturuyordu.

Jules Verne 1859 ve 1861’de ilk yurtdışı seyahatlerini yaptı. Bunu Nisan 1867’de kardeşi Paul ile birlikte Amerika seyahati izledi ve çoğunluğu gemide geçen seyahatte sadece  New York‘u ve Niagara Şelalesi’ni görebilmesine rağmen Yüzen Şehir adlı kitabı ve Denizler Altında Yirmi Bin Fersah adlı romanındaki birçok fikri oluşturmuştu kafasında.

Hemen hemen bütün büyük ve efsaneleşmiş ismin  başlangıçta yaşadığı zorluklar, reddediş Verne için de geçerliydi. Yazıları bir çok yayıncı tarafından reddedildi. Ancak  yayıncı Pierre Jules Hetzel ile tanıştıktan sonra her şey değişti, yayıncının  Balonla Beş Hafta’yı 1863’te yayınlamasından sonra ün ve başarı kapıları  ona sonuna kadar  açıldı. Bu  başarı  ile yolunu netleştiren Verne, borsacılığı bıraktı ve  kendisini tamamen edebi çalışmalara verdi. Yaptığı sözleşmede yirmi yıl boyunca her yıl iki cilt fenni roman veya daha kısa sürede 40 adet fenni roman yazmayı taahhüt etti. (Günümüzden not : UNESCO’ya göre Jules Verne, eserleri farklı dillere en çok çevrilen yazar. Tam 148 dile çevrildi)

Kitaplarından gelir elde etmeye başladığında St. Michel adını verdikleri bir yat satın aldı . Hayalindeki gezileri,maceraları yaşamak üzere yatı ile seyahatlere çıktı. Bu da ona yeni fikirler, yeni ilham kaynakları yarattı.

Londra ,Woolwich, Manş Adaları , İngilitere kıyıları, Lizbon , Tanca ve Cebelitarık , Hollanda, Danimarka, Almanya ,Cezayir , Malta ve İtalya’yı dolaştı.

1883’te yayımladığı ve mekân olarak Osmanlı topraklarını seçtiği İnatçı Keraban adlı kitabındaki detaylı İstanbul tasvirlerinden ötürü yazarın Türkiye’ye de seyahat etmiş olduğu düşünüldüyse dek Verne’nin gerçekte hiç Türkiye’de bulunmadığı, bunun da onun hakkındaki efsane ve söylentilerden birisi olduğu söylenir.

1886’da evine dönen Verne akıl hastası olan yeğeni tarafından vuruldu ve bu nedenle hayatının geri kalanında baston kullanmak zorunda kaldı. Olay sonrası yeğeni akıl hastanesine kapatıldı. Parlak başarılarından dolayı sözleşmesini her seferinde daha da güzel şartlarla donatıp 5 kez yenileyen yayıncısı Hetzel’in 1887’de  vefatının ardından annesini kaybedince karamsar bir dönemine girdi.

Jules Verne, yaşamını sürdürdüğü Amiens belediye meclisinde görev aldı ve  kültürel sorunlarla ilgilendi. 1889’da belediye sirkini kurdu. 1892, 1896 ve 1900 dönemlerinde de Meclis üyeliğine yeniden seçildi.

1902’de şeker hastalığı nedeniyle görme yeteneğini kısmen de olsa kaybetti.

24 Mart 1905’te Amiens’teki evinde hayatını kaybetti. Amiens’te La Madeleine Mezarlığı’na defnedildi.

Ölümünden iki yıl sonra mezarının başına dikilen herkelinde Verne, mezarında doğrulmuş, bir elini yıldızlara uzatır biçimde betimlenir. Eser, Vers l’Immortalite et l’Eternelle Jeunesse (Ölümsüzlüğe ve Sonsuz Gençliğe Doğru) adını taşıyor.

Verne’e ait çok bilinmeyen bir eserinden bahsetmek istiyorum. Eserin adı İNATÇI KEREBAN . Olayların bir kısmında kahramanlarımız (ve dolayısı ile Verne) Trabzon’da.

Kitap 2. Mahmud döneminde geçiyor. Verne’in Osmanlı ile ilgili sosyal, siyasî ve coğrafî bağlamlarda ne zengin ve detaylı bilgiye sahip olduğunu  hayret ve hayranlıkla görebileceğiniz kitapta o  dönemki Osmanlı’ya eleştirel bakış  ve söylemler de epey yer alıyor.

Hollandalı tütün tüccarı Van Mitten  ve uşağı Bruno ile başlıyor öykü. İstanbul’a geldikleri gün müslümanlar için kutsal olan Ramazan ayına denk gelmiştir.” “İstanbul Ramazan boyunca daha bir ilginç! Gündüzler ne kadar bir matem günü gibi, hüzünlü, kasvetli, acıklıysa, geceler bir karnaval kadar neşeli, gürültülü, hareketli!” olarak tanımlar Verne  hikayesinde  İstanbul’da ramazanı.  Çoğunluk oruç tuttuğu için Ramazan ayına mahsus bir terk edilmişlik görüntüsü vardır İstanbul’da.  İkili bir müddet gezdikten sonra tüccarın arkadaşı olan Kereban Ağa ile buluşurlar. Çok inatçı ve eski kafalı İstanbullu bir tütün tüccarı olan Keraban Ağa onları Üsküdar’daki konağına akşam yemeğine davet eder ve konağa doğru yola çıkarlar ancak tam da o gün Boğaz’da karşıdan karşıya geçen tekneler için yeni vergi konulmuştur. Keraban Ağa 10 paralık bu vergiyi ödememeye kararlıdır ve adı üstünde inatçı mı inatçıdır. Vermem o vergiyi ben başka çözüm üreteceğim der ve Üsküdar’a Kırım ve Kafkasya üzerinden dolaşarak gitmeye karar verir.

Konuklarını da yanına alarak atlı araba ile bir ay sürecek bir Karadeniz yolculuğuna çıkar. Yolculuğu zor kılan bir diğer unsur da inatçı Keraban Ağa’yı hem deniz tuttuğu için mecbur kalmadıkça deniz yolunu kullanmayı hem de yeniliklere alerjisinden belki de demiryolunu kullanmayı reddetmesidir. Şaşırtıcı olaylarla geçen, zengin ve eğlenceli karakterlerin eşlik ettiği yolculuğun ardından İstanbul’a varılmasıyla kitap son bulur.

Eğlenceli, mizahi, kahramanlarını ayrı ayrı seveceğiniz öyküdeki detaylar, lehçeler “Verne İstanbul’a Trabzon’a gerçekten hiç gelmediyse bu birikim nasıl oluşmuş olabilir” diye sizi şok edebilir. Başlarsanız ara vermeden bitireceğiniz iki cilt  kitabı  okumadıysanız bir an evvel almanızı öneriyorum.

Kitaptan pek çok alıntı yapmak mümkün ama sanırım en sevdiğimi paylaşacağım sadece :

Ceza keserlerse öderim. Hapse atarlarsa da girerim. Ama bu talimatlara uymayacağım…

 

Alıntı: Albatros

PaylaşTweet
Önceki Yazı

Mekanın Yeniden Üretim Sürecine İlişkin Bir Değerlendirme

Sonraki Gönderi

COVID ve Sonrası

İlgili Gönderiler

Honoré de Balzac – Kibar Fahişelerin İhtişam ve Sefaleti

Honoré de Balzac – Kibar Fahişelerin İhtişam ve Sefaleti

Kitaplarla ilgili unutmak istemediği sözleri anımsamak için çoğu insan satırların altını çizer. Oysa bunu tekrar okumak için o kitabı bulup...

Karadut Şiirinin Öyküsü

Karadut Şiirinin Öyküsü

Bedri Rahmi Eyüpoğlu, Trabzon´un Görele ilçesinde 1911 yılında doğdu. Beş çocuklu ailenin ikinci erkek çocuğuydu. Asıl adı olan Ali Bedrettin, zaman...

Gökkuşağı

Gökkuşağı

İçimde bir sıkıntı, ne yapacağım bilemiyorum. Fırladım çıktım sokağa. Yürüdüm inişe inat yokuştan yukarı, atladım yola durdum ortasına, kaldırdım ellerimi...

Sonraki Gönderi

COVID ve Sonrası

Gökkuşağı

Gökkuşağı

Bugünün Çocukları Yarının Büyükleri

Bugünün Çocukları Yarının Büyükleri

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sonuç Yok
Tüm Sonucu Görüntüle

Sosyal Medya Hesaplarımız

Popüler Yazılar

  • Bir Bellek Mekan “ACI HİKAYELER MÜZESİ” Ulucanlar Cezaevi

    Bir Bellek Mekan “ACI HİKAYELER MÜZESİ” Ulucanlar Cezaevi

    0 Paylaş
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Karadut Şiirinin Öyküsü

    0 Paylaş
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Almanya Nereye?

    0 Paylaş
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Mustafa Kemal Atatürk 27 Mart 1933

    0 Paylaş
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Filistin’de Bir Yahudi Tarım Kolonisi Mikve İsrael (İsrail’in Umudu)

    0 Paylaş
    Paylaş 0 Tweet 0
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Gizlilik Politikası
  • Kullanım Şartları
  • Çerez Politikası
  • Site Haritası
  • RSS

Anadolu Feneri © Telif Hakkı 2022, Tüm Hakları Saklıdır

Tekrar hoşgeldiniz!

Hesaba giriş yap

Unutulan Şifre ?

Parolanızı alın

Şifreyi sıfırlamak için ayrıntıyı girin

Giriş yapmak
Sonuç Yok
Tüm Sonucu Görüntüle
  • Anasayfa
  • Yazarlar
    • Anadolu Feneri
    • Abdullah Türkalp Ulucutsoy
    • Araştırmacı ve Yazar Atilla Bayraklı
    • Bülent Güven
    • A. Celal Aşkaroğlu
    • Araştırmacı ve Yazar A. Kaan Köker
    • Av. Murat Gökdemir
    • Dr. Cem Erdoğan
    • Dr. Süha Tuna
    • Araştırmacı ve Yazar Salih Doğan
    • Serhat Özeren
    • E. Dz. P. Alb. Aziz Doğan
    • Sosyolog Gürsel Aktaş
    • Araştırmacı ve Yazar Metehan Uzuner
    • Prof. Dr. İlyas Karabıyık
    • Prof. Dr. Necati Çiftçi
  • Gündem
  • Siyaset ve Dünya
  • Ekonomi ve Hukuk
  • Tarih ve Kültür
  • Edebiyat ve Sanat
  • Teknoloji
  • Sağlık ve Yaşam
  • Kişisel Gelişim
  • İletişim
    • Hakkımızda
    • Gizlilik Politikası
    • Kullanım Şartları
    • Çerez Politikası

Anadolu Feneri © Telif Hakkı 2022, Tüm Hakları Saklıdır