Gazi Mustafa Kemal cephelerde savaşırken birçok hastalık geçirmiş, özellikle böbrek rahatsızlığı geçirmesine rağmen üzerinde durmamış; vatanın kurtuluşu için hastalıklarını hiçe saymıştır. İlk hastalık belirtisi 1937 yılında ortaya çıkmış ve o yıl şiddetlenerek devam etmiştir.
28 Şubat 1938 ‘de Celal Bayar, Atatürk’ün yanına gelerek ‘Paşam yurtdışından hekim getirelim’ der ancak Atatürk bu teklifi kabul etmez ve ‘Beni Türk Hekimlerinin ellerine emanet edin’ der. 6 Mart 1938 ‘de siroz teşhisi konmuştur. 15 Mart 1938’de Celal Bayar tekrar yabancı hekim konusunda Atatürk’e ısrarcı olur.Atatürk durumu kötüleştiği için Celal Bayar’a dönüp ‘ Çocuk, çocuk ne yapacaksan yap, ben hastayım ‘der ve yabancı hekim teklifini kabul eder. Ancak ‘Benim şahsi meselemdir’’ dediği Hatay sorunu nedeniyle tedaviyi yarım bırakarak; 20-24 Mayıs 1938’te Adana ve Mersin’e gitmesi; burada Fransız gazetelerinin Kemal Hasta haberini yalanlamak ve Fransızların Hatay’dan çıkmasını hızlandırmak için yapılan 40’ar dakikalık tören birliklerinin geçişini selamlaması hastalığını tetiklemiştir.
1938 yılının ağustos ayına gelindiğinde hastalığı iyice artmıştır.5 Eylül 1938’de hastalığının ciddiyetini kavrayarak vasiyetini hazırlamış, mirasının bir kısmını manevi evlatlarına, büyük bir kısmını ise Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu’na bırakmıştır.
16 Ekim 1938 ‘de ilk kez komaya girer ve 2 gün süren komadan sonra hastalık seyrinde bir değişiklik olmadan devam eder.
28 Ekim 1938’de Türkiye Cumhuriyeti’nin modernleşme simgelerinden olan , manevi kızı Sabiha Gökçen’e ‘’ Yarın bayram değil mi? bugünü halkımla, halkımın içinde kutlamak isterdim. Beni Cumhuriyet Bayramı’nda halkımdan uzak tutan bu hastalığa lanet ediyorum’’ der.
8 Kasım 1938’de Atatürk’ün yatağındayken midesi bulanır, fenalaşarak ‘’Hay Allah kahretsin’’ der. Ardından saat kaç diye sorar, Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak saat 7 yani 19.00 efendim der.
Doktor Neşet Ömer Berk Atatürk’ün fenalaştığını görünce Ata’ya ‘’ Efendim ,Efendim dilinizi göreyim der’’,Atatürk ancak dilinin yarısını çıkarabilir.Dr.Neşet Ömer Berk’e bakar ve ‘’Aleykümselam’’der.Bu ağzından çıkan son cümle olur ve bir daha uyanamamıştır.
9 Kasım günü; Dolmabahçe Sarayı’nın Mavi salon ile Pembe salonu arasındaki 71 numaralı odasında; 57 yıllık ömrünü bir ulusun yeniden küllerinden doğmasına adayan, Cumhuriyet rejimine geçişi sağlayan, bağımsızlık mücadelesinin baş aktörü olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk sırtüstü yatıyordu. Yüzü bembeyazdı .Başucundaki komidinin üzerinde Nuri Conker tarafından hediye edilen masa saati, karşısında bir rus ressamın çizdiği 4 mevsim tablosu, dışarıda ise sarayın etrafında binlerce İstanbullu, radyo başında bekleyen Anadolu ve son bir kez Atasına saygı duruşu için demirlemiş SAVARONA…
10 Kasım Perşembe saat 09.00 gösteriyordu. Türkiye’nin ilk mide ve bağırsak uzmanı olan Doktor Mustafa Kamil Berk göz yaşları içerisinde; ıslatmış olduğu pamuk parçası ile Atatürk’ün kuruyan dudaklarını ıslatmaya çalışıyor, arada bir başını Prof.Dr.Mim Kemal Öke ‘ye yaslıyordu.Ayakucunda ise Prof.Dr. Hidayet Sertel ile Dr.Marmaralı ayak taban reflekslerini kontrol ediyorlardı.
Prof.Dr.Muhtar Özden kendinden geçmiş bir vaziyette oda da bir sağa bir sola dolaşıyor, kısık bir sesle ‘Aman Yarabbi, Aman Yarabbi’ diye mırıldanıyordu.Saray Muhafız Komutanı İsmail Hakkı Tekçe ve Genel Sekreter Hasan Rıza Soyak yatağın sol tarafında ayakta kaskatı kesilmiş bekliyorlardı.Silah arkadaşı KılıçAli o anları şöyle anlatıyordu. ‘’Hayatına kastedilmemesi için icabında canımızı fedaya azletmiş olduğumuz Atatürk gözümüzün önünde güpegündüz Dünya ‘ya veda etmiş gidiyordu.Herkes ellerini kavuşturmuş büyük bir acizlik içinde vaziyet almış duruyordu. Kimsenin içinden bir şey yapmak gelmiyordu. Aman Yarabbi adeta dehşet içindeydik.Bir ara Hasan Rıza dayanamadı, büyük bir üzüntü içerisinde bana döndü ve ‘’Kılıç bak; koca bir tarih göçüyor’’ dedi, saat tam 9’u 5 geçiyordu.
O anları yine oda da bulunan diğer kişi Hasan Rıza Soyak ise şöyle anlatıyordu.’’ Birdenbire gök mavisi gözleri açıldı ve sert bir hareketle başı sağa düştü. Bende artık dayanamadım ve hıçkırıklarıma engel olamadım. Diz çöktüm, sağ elini ellerimin içine aldım, öptüm ve yüzüme sürdüm.’’
Soyak’ın ardından Hakkı Tekçe ‘de ellerini öptü sonrasında Atatürk’ün ellerini yorganın altına koydu. Bu sırada doktor gözlerini kapadı. Bir diğer doktor ise Atatürk işlemeli bir mendille çenesini bağladı.Bu arada Atatürk’ün yaveri bir şuursuzlukla sarayın giriş katına indi, bir odaya girdi, kapıyı sertçe kapattı ve bir el silah sesi duyuldu. Kalbine ateş ederek yaşamına son verdi. Mustafa Kemal’in Ölümü Halka; ‘’Türk Milleti! Kurtarıcını ve en Büyük Evladını Kaybettin, Sen Sağol’’ şeklinde, Yabancı ajanslara ise 21 Kasım 1938 tarihinde devlet töreni yapılarak defnedileceği duyuruldu.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Ölümünün Dünya’da Bıraktığı Etkiler
İngiliz Maraşel William Birdwood
Yıl 1938… Birdwood, yaşamının en büyük acılarından birini Atatürk’ün haberini alınca duyar.Yaşı hayli, ilerlemiştir. Hastadır da… Ama ne olursa olsun cenaze törenine katılmak, dünyanın yetiştirdiği bu en büyük askerin tabutu önünde eğilmek, ona ebedi yolculuğunda son görevini yapmak ister. İngiltere Hükümetine bu arzusunu bildirir, Ankara’ya gelir. Atatürk’ün tabutu muvakkat kabrine götürülürken Hindistan Ordusu Başkomutanı Feld Mareşal Baron William Birdwood, Halkevi balkonunda ayakta durabilmesi ve son uğurlama görevini yapması için ayaklarının altına destek yapılır. Atatürk’ün tabutu önünden geçerken Birdwood hüngür hüngür ağlamaktadır.( Birdwood,Çanakkale Savaşı’nda Anzak Birliği Komutanı olarak görev yapmış ve Atatürk tarafından bozguna uğratılmıştır.)
Yunanlı General Nikolaos Trikopis
30 Ağustos Zaferi’mizden sonra dağılarak kaçışan Yunan ordularının Başkomutanı General Nikolaos Trikopis, Türk askerleri tarafından yakalandı.Esir alınan Yunan generali, Mustafa Kemal Atatürk’ün huzuruna çıkarttılar.Hakaret ve aşağılanma bekleyen General Trikopis gördüğü iyi muamele karşısında şaşırdı kaldı.Atatürk ona ‘’Sayın general, siz bizim esirimiz değil,misafirimizsiniz’’diye saygı gösterdi ve ikramlarda bulundu.Bir Süre esir tutulduktan sonra serbest bırakılan General Trikopis, Yunanistan’a döndü.Fakat vefalı bir düşmandı ve Atatürk’ün asil davranışı onun ruhunda büyük bir minnet duygusu yaratmıştı.General Trikopis her yıl 29 Ekim’de Atina’daki Türk Büyükelçiliği’ne giderek Atattürk’ün fotoğrafının önüne geçip saygı duruşunda bulunmayı gelenek haline getirdi.Emekli olduktan sonra da 1956 yılında ölünceye kadar hiçbir yıl bu saygı duruşunu kaçırmadı.
Sir Winston Leonard Spencer Churchill
Winston Churchill, İngiltere Başbakanı, 1938. Savaşta Türkiye’yi kurtaran, savaştan sonra da Türk Ulusu’nu yeniden dirilten Atatürk‘ün ölümü, yalnız yurdu için değil, Avrupa için de en büyük kayıptır.Her sınıf halkın O’nun ardından döktükleri içten gözyaşları bu büyük kahramana ve modern Türkiye’nin Ata’sına layık bir tezahürden başka birşey değildir.
Atatürk’ün Ölümünün Ardından Dünya Basını;
1- ‘Atatürk’ün ölümü yalnız Türk Milleti için değil, onun örneğine çok muhtaç olan bütün Doğu milletleri için en büyük kayıptır.’ (ELEYYAM Gazetesi, Şam-1938)
2- ‘Bir insana ölümünden sonra bu derece sevgi ve yas gösterileri yapılması milletler tarihinde az görülen şeylerdendir.’ (ATHİNAİKA, Atina, 12 Kasım 1938)
3- ‘Atatürk, tarihin her devresi için, insanlığın bir mucizesidir.’ (Suriye)
4- ‘Romanya’da Atatürk’ün ölüm haberi geldiği gün, bütün okullarda dersler tatil edildi.’ (Romanya-Rador Ajansı: Bükreş)
5- ‘Milletimiz, en büyük Türk’ün karşısında kederli bir saygı ile eğilmektedir.’ (Romanya)
6- ‘Bizim aslımız rengi uçmuş bir kıvılcım iken, O’nun bakışı ile cihanı kaplayan ve aydınlatan bir güneş haline geldik.’ (İkbal, Pakistan Millî Şairi)
7- ‘Atatürk’ün yaptıkları insanoğlunun kolay kolay yapabileceği şeylerden değildir. O; büsbütün başka bir insandı.’ (El-Mısri Gazetesi, Mısır, 11 Kasım 1938)
8- ‘Dünyanın çok nadir yetiştirdiği dahilerdendir. Dünya tarihinin gidişini değiştirmiştir.’ (An Nahar, Beyrut)
9- ‘Yüzyıldanberi Küçük Asya’nın çıkardığı en büyük lider.’ (The Japan Chronicle, Kobe)
10- ‘Hayatının sonuna kadar milletinin mutlak güveni ile kurduğu devletin başında muzaffer kumandanının kişiliği, eşi görülmemiş bir karakter örneğidir.’ (Comte Carlo Sforza, İtalya Eski Dışişleri Bakanı)
11- ‘İslam dünyasının büyük insan yetiştirme gücünü yitirdiğini öne sürenler, Atatürk’ü hatırlamalı ve utanmalıdırlar.’ (Tahran Gazetesi, İran, 1939)
12- ‘Kadınlar başka hiçbir ülkede bu kadar hızla ilerlememişlerdir. Bir ulusun bu derece değişmesi, tarihte, gerçekten eşi olmayan bir olaydır.’ (İngiliz, Daily Telgraph Gazetesi)
13- ‘Atatürk, yirminci yüzyılın en büyük mucizesidir.’ (National Tidence Gazetesi, Danimarka, 11 Kasım 1938)
14- ‘Eğer tarih bir kalbe sahip olsaydı, Mustafa Kemal’i mutlaka kıskanırdı.’ (Tchang Yang Yee Pan Gazetesi, Çin, 1958)
15- ‘Benim üzüntüm iki türlüdür; önce böyle büyük bir adamın kaybından dolayı bütün dünya gibi üzgünüm. İkinci üzüntüm ise, bu adamla tanışmak hususundaki şiddetli arzumun gerçekleşmesine artık imkân kalmamış olmasıdır.’ (ABD Başkanı, Franklin D. Roosvelt)
KAYNAKÇA
- Utkan KOCATÜRK; Doğumundan ölümüne kadar kaynakçalı Atatürk günlüğü,AAM Yayınları Ankara 1915
- Zeki SARIHAN; Kurtuluş savaşı günlüğü VI, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1996
- Naim BABUROĞLU (Em.Tuğg.)Tarihin Kıskandığı Lider, İnkilap Kitap Evi, Ankara 2021
- tarihiolaylar .com
- onedio .com